Page 25 - Pendik Eğitim Dergisi
P. 25

Elif ÇAKIR                                    gibi, kendi toprağında elin ayak izleriyle. Yok Akif
               Özel Pendik Uğur Anadolu Lisesi TDE Öğr.      buna dayanamazdı. Ve haykırdı:
                                                                “Uyan! Baksana kim boynu bükük ağlayan?
                  “Bana sor sevgili kâri’ sana ben söyleyeyim   Hakk-ı hayatın senin ey Müslüman!
                  Ne hüviyette şu karşında duran eş’arım;       Kurtar o biçareyi Allah için
                  Bir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri;   Artık ölüm uykularından uyan!’’
                  Ne tasannu’ bilirim, çünkü, ne san’atkârım.   Uyandı gençlik, uyandı vatan. And içti düşmanı
                  Şi’r için ‘’göz yaşı ‘’ derler,onu bilmem, yalnız,  kovmaya hep bir ağızdan. “Yaşım on beş, ben
                  Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!”    Mülkiyeliyim, kurulacaksa bir vatan aydınlara var
               Akif seslenir okuruna Safahat’ta, bilir, okuru   ihtiyaç, ben gitmeyeyim” demedi. Düştü Çanakkale
               milletidir; çünkü o milletinin şairidir. Gönlü   yollarına bir okul dolusu talebe er. Akıllarında
               büyük, kibri hiç, dimağı sonsuz, inancı       vatan savunması için şehâdet vardı. Kalplerine
               uçsuz, umutsuzluk mu o da hiç. Övünmez,       gâibten gelen bir sesle “Kim bu cennet vatanın
               büyüklenmez yazdıklarıyla, bundan değil midir   uğruna olmaz ki fedâ” diyordular. Nasip oldu
               ki İstiklâl Marşı’nı bile onca teklife rağmen   Çanakkale’de onlara şehadet. Ve o yıl hiç mezun
               milletine adaması. Şu üç beş dizede bildirir   veremedi o mektep. Akif unutmadı onları ve onlar
               kendisini. Yazdıkları sadece çaresizliğinin   gibi nicesini. Onları öyle yüceltti ki:
               gözyaşlarıdır. Akif, derinden hisseder minik     “Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber
               ayağın yalınlığının soğuğunu, ateşin hârını,     Sana agûşunu açmış duruyor peygamber’’ diyerek
               savaşın matemini. İster kendisi gibi hissetsin   mükâfatı doğrudan sahibinden almaya gönderdi
               okuru da: merhameti aczi, hüneri, umudu.      onları.
                  Ne derdi Bülbül şiirinde:                     Gururluydu,
                  “Eşin var, âşîyânın var, baharın var ki beklerdin  “Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
                  Kıyametler koparmak neydi, ey bülbül nedir derdin?”  İşte çiğnetmedi nâmûsunu çiğnetmeyecek.”
                  Bilirdi bülbülün derdini. Bahar vardı, çiçek   Çok üstün tuttu onları, onlar ki geleceğiydi bu
               vardı ama kara bulutlar onun güzelliğini      vatanın. Asım’la seslendi gençlere. Yol gösterdi
               görmeye engeldi. Yakıyordu bülbülün canını    hep dileğince. Şimdi o gençler belki cephede
               vatan derdi, özgürlük derdi. Onun kafesi      değil ama savaştan daha zorlu mücadelelerle
               vatanıydı. Ya elinden gitseydi, ne yapardı? Kalırdı   göğüs göğüse. Seni, atalarını, onca biçâre
               çalıların arasında bir başına. Belki yaşardı ama   mazlumu unutmadı. Her gün “Korkma! Sönmez bu
               nasıl yaşamak. Kendi memleketinde sürgün      şafaklarda yüzen al sancak.” ile tekrarladı davasını.










                                                           23
   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30