Page 73 - Pendik Eğitim Dergisi
P. 73

yakın arkadaşıydı. Babam
                                                                             rahmetli olduktan sonra
                                                                             bizimle münasebeti hiç
                                                                             kesmedi. Aksine eğitim
                                                                             ve geçim durumlarımızla
                                                                             da yakından alakadar
                                                                             oldu. Koltuk altıma fakülte
                                                                             kütüphanesinden sıkıştırıp
                                                                             getirdiğim kitapları görünce
                                                                             kitabı alır, okumuşsa üzerine
                                                                             izahat verir, okumamışsa
                                                                             “Bitirince teslim etmeden
                                                                             birkaç gün de ben okuyayım.”
                                                                             ricasında bulunur ve kendi
               Sinan AYDIN                    yoksulun gözeticisi... Annemin   dünya görüşüne ters bir
               GHV Mustafa Saffet Fen Lisesi TDE Öğr.  “Şerife gıı! Duydun mu?”   kitapsa benim de okurken
                                              diye başlayan ve dedikodu      akıl süzgecimi iyi çalıştırıp
                  Evleneli iki yılı bitirdik.   yapmayıp (!) olanı konuştukları   kitabın etkisinde kalmamam
               Bugün bayram. Ömür             sohbetlerinin en büyük         gerektiğine dair telkinlerde
               yoldaşım ilk bayramımızda      müdavimiydi. O zamana kadar
               hediye ettiğim şalı yine       yalandan güldüğünü, yapmacık   bulunur, uygun bir kitapsa
                                                                             ciddi ciddi “Aferin evladım,
               omzuna almış. Ben de           üzüldüğünü, laf olsun diye     aferin, fevkalade kitap!”
               lacivert takımı çıkardım,      sinirlendiğini görmedim.       derdi. Çocukları yoktu Münir
               giydim. Bir kahvaltı sofrası   Samimi kadındı, hislerini      amcayla Şerife teyzenin.
               kurduk. Memurluğun             bir insan ancak Şerife teyze
               cilveleri işte. Uzak bir diyara   kadar sahici yaşayabilirdi.   Ama olsaydı çok şanslı
                                                                             olurlardı. Biz -mahallenin
               tayinin çıkıyor, yollara kar   Bayramdan üç gün evvel “Ay,    tüm çocukları, şimdi şöyle
               yağıyor ve bayramı anadan,     bana bir şeyler oluyor!” deyip   bir bakınca- dünyanın en
               gardaştan, memleketten         yere yığıldığında gerçekten    şanslı komşu çocuklarıydık
               ayrı geçiriyorsun. Ama         bir şeyler oldu ve o hayat dolu
               olsun, bayram aynı bayram,     kadın, hayata gözlerini yumdu.   sanırım. Bayramlarda
                                                                             çocuklara hediyeler alan,
               nefesimizi aynı gökyüzüne      Şeker koması dediler. “Şeker   mahalle çocukları seviyor diye
               karıştıralım yeter. Çaylarımızı   gibi kadın şekerden öldü.” diye   yılda iki kez kazanla aşure
               doldurup karşısına oturunca    günlerce ağladı annem.         kaynatan, düğün ve cenaze
               “Sana bu şalı hediye edeli        Şerife teyzenin kocası
               bir yıl oldu. Bir köşesindeki   Münir amca, cenazede          evlerine herkesten önce koşan
                                                                             insanların komşusuyduk
               kelebek motifini biliyorsun. O   “Şerife’m!” diye diye ağladı.   çünkü.
               aramızda. Ama hiç sormadın     O güne kadar Şerife teyzenin      Cenazeden sonra Münir
               diğer köşesindeki karayemiş    aksine, bırakın ağlamayı       amcanın geleni gideni
               çiçeklerini.” deyince “Aa,     birkaç gülümsemenin dışında
               evet! Onun da mı bir anlamı    hislerini göstermede oldukça   azaldığında babamın
                                                                             vefatıyla yarım kalan kadim
               var?” diye sordu mahcup.       ketum davranan Münir           dostluğunu ben sürdürmeye
               Çayımın içindeki gün ışığını   amcanın -o kaya gibi adamın-   karar verdim. Atandığımda
               karıştırırken “Olmaz mı?       böylesine ağlaması yalnızca    bana tek hediye alan o idi.
               Anlamı da hikayesi de          beni değil; tüm mahalleliyi
               çok kıymetli benim için ve     hayli sarsmıştı. Eh karısıydı   Bana aldığı takımın ceketini
                                                                             sırtıma, parlaklığını yitirmeyen
               bu kıymet en çok senin         ölen! Elbette ağlardı ama      ruganları da ayağıma geçirdim
               omuzlarına layık.”             bu kadar içten ve hüngür       ve soluğu kapısında aldım.
                  Bir Şerife teyzemiz vardı   hüngür olmasıydı herhalde bizi   Zili çalacakken soğuk,
               mahallede. Mahallemizin        şaşırtan.
               neşesi, herkesin yardımcısı,      Münir amca da babamın       kara, demir kapı; otomatın





                                                           71
   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78