Page 69 - Pendik Eğitim Dergisi
P. 69
okuduğumda ben de bu büyünün etkisinde
kaldım. Anlatılanlar hem uzak ihtimaller
diyarının masalları gibi geldi bana hem de
burnumun dibiydi aslında. Zaman zaman
bu kadar da olmaz dedim ama o kadarının
da olabileceğine hep şahit olmuştum.
Yazar, hepimizin içine doğabileceği ya da
yakından tanıdığı bir aileyi yazmış. Kitabı
okuyan her kadın Dirmit’e yöneltilen
cümlelerin en az birine maruz kalmıştır ya
da Atiye’nin esiri olduğu batıl inançların en
az birine inanıyordur. Bu yönüyle eser hiç de
uzağımızda değildir.
Eserini sanki soluksuz yazmış Latife Tekin.
Sanırsınız ki masanın başına oturmuş, yazmış
ha yazmış hiç kalkmamış başından. Ben de
okudum ha okudum, kuşun kanat çırpışı
misali ilerledi sayfalar. Bir büyüğümden
mutlu sondan azade bir masal dinler gibi
okudum. Bu büyülü masalın etkisinde kalıp
kitabı elimden bırakamadım. Her sayfada
beni huzursuz eden bir taraf buldum çünkü
kendimi her sayfada başka bir kahramanda
buldum. En çok da DİRMİT’te.
Kitabı okurken içimden Dirmit’le
konuştum. Ben Dirmit’i duydum, bir ağıt da
kendime yaktım. Eminim kitabı okuyan birçok
kadın da yaşadıklarına ve yaşayamadıklarına
bir ağıt yakacaktır. içinde bir toplu kargaşaya dönüştü.”(s.186)
Siz de okuyun, Dirmit’i duyun… * “Sonunda Dirmit şiir yazmanın bir
yolunu buldu. Sözcükleri tek tek kafasının
Eserden alıntılar: içinden alıp yüreğine koydu. Yüreğini güp
* “Dirmit o günden sonra hep güp attırmayan sözcüğü yüreğinden çekip
sözcüklerden bir yorgana sarındı. aldı. Dirmit o günden sonra yüreğine kul
Sözcüklerden bir yatağın üstünde uyudu. köle oldu. Yüreği ne yap dediyse onu yaptı,
Sözcüklerden yapılma bir sandalyenin yüreği nereye git dediyse oraya gitti, yüreği ne
üstünde oturdu. Atiye günleri sayılı binlerce dediyse onu dedi. Yüreği kafasıyla zıtlaştıysa
sözcük oldu. Huvat sözcük dolu şişelere baktı. o da zıtlaştı. Yüreği taştıysa o da taştı. Yüreği
Nuğber sözcük bekledi. Zekiye sözcük ağladı. çırpındıysa o da çırpındı. Yüreğiyle birlik
Seyit bembeyaz takma sözcük dişleriyle oldu.”(s.186)
güldü. Mahmut dilini dişlerinin ardına dayayıp
sözcük çaldı. Halit sözcükleri duvarlara “Gözlerinden dudaklarına tuptuzlu iki şiir
vurdu. Dirmit ne yana bakacağını, hangi döküldü.”(s.229)
birini yazacağını şaşırdı. O şaşkın şaşkın
dolanıp gezinirken bulutlardan sözcük yağdı. “Söz yerine, kâğıda gözyaşı dizdi.” (s.185)
Musluklardan sözcük aktı. Akan sözcük,
yağan sözcük, susup oturan sözcük, ağız üstü “Kabukları kaldırayım deme, derin yaralar
divana kapaklanan sözcük Dirmit’in kafasının açarsın ha!” (s.33)
67