Page 75 - Pendik Eğitim Dergisi
P. 75

bir çay demledim, iki yumurta   da çekmez olmuştuk. Üç        Karayemişin şerbetini de
               kırdım, karnını doyurdum.      yıldır zor zapt ettiğim anam   çok severdi. Mevsimi gelince
               Karnı doyan çocukların         iyice gemi azıya almış,        köye gider toplar, şerbetlik
               esnemesiyle uyuklamaya         ‘Ne oldu, hani, ben torun      kaynatırdık. Çiçeğini de
               başlayınca yatağını yaptım,    sevemeyecek miyim?’ diye bizi  pek sevimli bulurdu. Biz
               yatırdım. Memuriyetten aldığım  darlayıp duruyordu. Anamın    yıl dönümlerinde değil,
               maaş ancak yettiği için iki odayı  çocuk doğursun diye aldığı   bayramdan bayrama
               birden ısıtamazdık kış günü, o   Şerife’mi hüzünlü gördükçe   hediyeleşiriz. O yüzden bir
               yüzden onu karyolaya yatırdım,   dayanamadım. Şehir şehir,    şal alıp kenarına bu karamiş
               kenarına bir yer yatağı serdim   doktor doktor gezdim; hep    çiçeğini işletmiştim. Bu
               ve o tüm gece bana dokunacak   aynı şeyi duydum: Sorun        bayram ona hediye edecektim.
               korkusuyla kâbuslar görerek    Şerife’mdeymiş. Vermeyen       Şerifem; benim çocuğum,
               uyudu, ben de onu korkutuyor   Allah, vermiyordu işte.        anam, gardaşım, ömür
               olmanın rahatsızlığıyla sabaha   Ben hiç umursamadım          yoldaşımdı. Evladım, sen
               dek kâbuslarına ortak oldum.   velakin başta anam ve diğer    kıymetli bir delikanlısın.
               Dokunmadım, dokunamadım.       akrabalar çok uğraştılar,      Eminim bu şalı hakkıyla
               Söyle evlat, sen olsan         çok. Onu hor gördüler,         taşıyacak bir ömür yoldaşın
               dokunabilir miydin? Ben o      dışladılar. Kendi cahillikleriydi  olacak, sen de ona hediye
               gece koca olmak yerine abi     hâlbuki hor gördükleri, kendi   edeceksin. Anlaştık mı?”
               olmayı, baba olmayı seçtim.    insanlıklarıydı dışladıkları.     “Ben bunu almayayım,
               Yani evlendiğim gece baba da   Ne desek boş. Şerife’m hep     inşallah o günleri görünce
               olmuştum. “                    mücadele etti. İnsanlığıyla    gelin kızınıza siz hediye
                  Babam sızdırmaz kap         hepsini utandırdı. Belli       edersiniz.” dedim ama “Kim
               gibiydi. Birinden aldığını asla   etmemeye çalışsa da çok     öle, kim kala.” deyip kutsal
               bir başkasına iletmez, anam    üzülüyordu. Ben de birkaç yıl   bir emaneti teslim edercesine
               ya da biz başkasının ardından   dişimi sıktım, ses etmedim.   şalı bana verdi. Yaklaşık bir yıl
               konuşsak homurdanarak “İyi     Ama anam ‘Seni tekrar          sonra, seninle tanıştıramadan
               söyleyin, iyi işitin; kimsenin   evlendirelim.’ diye başıma   da Şerife’sinin peşinden
               ardından konuşmayın!” derdi.   geçince tayin istedim, buraya   gitti. İşte sürekli gardıropta
               Bu yüzden Münir amcanın        geldim. Babanla tanışmamız     duran, bayramdan bayrama
               ömür sergüzeştini -kendisi     da buraya, daireye dayanır.    giydiğim bu takım, sana “Ömür
               sergüzeşt diyordu- ilk kez     Tayinle geldiğimde kiralık ev   Yoldaşım, Müjdem” deyişim ve
               duyuyordum. Sohbeti devam      arayacağım, deyince baban      bu şal, Münir amcayla Şerife
               ettirmek için “ee” demişim gibi  bu evi söyledi. Önce eve kiracı   teyzenin hediyeleridir bize.
               devam etti Münir amca.         olduk, sonra da evin sahibi.      Ömür yoldaşımın, Müjde’min,
                  “Yatağım kışları hep yatak   Buraya gelmekle hem baban     yanaklarında bir çift sevinç
               odasında yerdeydi. Baharla     ve annen gibi aziz dostlar     çukuru belirdi. Elini artık iyice
               salondaki divana taşınıyor     edindik hem de...”             belirginleşen karnının üzerinde
               sonbaharla geri dönüyordum.       Yerinden güçlükle doğruldu,   dolaştırdı, “Hani demiştin ya
               Tek fark vardı, ortak olduğum   iç odaya gidip döndü. Elinde   bebeğin adını sen koy, diye
               kâbuslar uykumuza eşlik        bir hediye paketi vardı.       ve ben de bir türlü karar
               etmiyordu. Üç yıl sonra bir    Gözlerindeki yaşlar bir ömrün   verememiştim. Kararımı şimdi
               bahar günü salondaki divanda  açtığı derinliklerden süzülürken  verdim.” dedi. Bebek birden
               yatarken battaniyem aralandı   titreyen elleriyle açtı. Allı morlu   tekmeleyince irkilen Müjde’min
               ve bir kol usulca belime       bir şal çıkardı. Şalı aralayınca   gamzeleri iyice derinleşti.
               dolandı. Şerife’mle abi kardeş   içine katlanmış köşesinde, bir   Gülümsemesi gün ışığına
               değil, karı koca olmuştuk      çiçek nakışı belirdi.          gün, çaya renk kattı ve şalın
               artık. Çok mutluyduk. Bir         “Şerife’m pahalı şeylere    köşesindeki kelebek uçup diğer
               zaman sonra dairede müdür      kıymet vermezdi, hatırası      köşedeki karayemişin dalına
               de olmuştum. Geçim sıkıntısı   olacak hediyeleri severdi.     konuverdi.





                                                           73
   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80